Son günlerde ailecek fazla bir politika ile yüz göz olmamıza rağmen ben fazla bu işlere giremiyorum. Yapamıyorum sanırım kafam almıyor fazla. Olabilecek en saf duygularla bakıyorum olaylara. En saf duygularla üzülüyorum durumlarımıza. Ülkemde birçok problem var ve geldiğimden beri bulunduğum her ortamda küçük büyük herkes ile alakasız yerlerde bir politika konuşuldu, tartışıldı, bir sonuca varılamadı ve konu değiştirildi.
Bugünlerde işte, okulda, sokakta, otobüste her mutlu anımda aklıma gelip canımı yakan Kesab olayı beni fazla düşündürdü. Belki bu aralar sürekli Ermeni'lerin tarihteki öykülerini anlatan kitaplar okumam, fazla pekiştirdi durumları. Şu an orda yaşanan olaylar, insanların evlerinden alınıp hiç bilmedikleri yerlere sığınması... Sanırım tarih gerçekten tekerrürden ibaretmiş.
Bu konuda ilk düşündüğüm şey Kesab hakkında hiçbir şey bilmememdi. Soykırım döneminden sonra bile Ermeni'lerin yoğun olduğu, kültürü yaşatAbildikleri ender yerlerden biriymiş. Diasporadaki birçok Ermeni'nin yıl içinde ziyaret ettiği bir nevi vatan hasretini giderdiği bir yermiş. Bu köyü böyle bir olayla duymam ve artık istesem de göremeyeceğim gerçeği benim kendime sürekli kızmama sebep oluyor. Bilmiyor musun Kayane orası da yok olacak şurası da, sen Ermeni doğmuşsun bunlara tanık olabilirsin. Sırf Türkiye'de değil Suriye'li de olsan Lübnan'lı da orda da burda da..
Bunun üzerine kendimi sürekli her olaya hazır hissetmem gerekiyor gibi hissediyorum. Nasıl ki Kesab'lılar aylar önce yaşadıkları, her gün yaptıkları sıradan işleri yaptıkları yerden olacaklarını bilmiyordularsa, ben de belki bir 'bahane' ile evimden yurdumdan olabilirim.
''Bak kızım Kurtuluş'ta, Bakırköy'de birçok Ermeni yaşardı... Şurası cami değil, kiliseydi. Baruthane Caddesi var ya, Ramazan'da Pide kokarken baharda Paskalya'da mis gibi çörek kokardı. Yaz aylarını da Adalar'da, özellikle Kınalı'da geçirirlerdi.''
Sizi bilmem, bana pek de imkansız gelmiyor bu cümleler...Tarihte de imkansız olmamıştı zaten.
Kesab Köyü'nde de olmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder