Dün gece ilk kez dışarı çıkmaya teşvik ettim kendimi. Ev arkadaşlarım oha bu gece de mi çıkmıyorsun diyince artık Erasmus öğrencilerinin yüz karası olmanın bir anlamı olmadığını düşündüm. Tabi böyle olmamın en büyük nedeni, fazla yoğun bir senenin ardından evde durmanın bana verdiği zevkin artması. Oturup bir film izleyecek zaman dahi bulabilsem, halim olmuyordu sanki.
İyi ki de çıkmışım.. Fazla manyak insan sevmem,
bunlar manyak değil sadece kendilerini eğlendirmeyi iyi biliyorlar. Sürekli sokaktalar, bunun için bir yere gidip oturmaları gerekmiyor. İçkiler ( ya da ev yapımı kokteylleri desem daha doğru olacak) evde hazırlanıp coca- cola şişelerinde getiriliyor. Sokakta çıkarılan sese biri de çıkıp demiyor ki ''sessiz olun uyuyan var!'' Hatta kendi içkimizi içtiğimiz bir barın sandalyelerinde otururken dışarda, bar sahibi 'Kapıyı kapatıcam tuvalete giren var mı?'' diye sordu ya? Ulan ben tuvalete giren insandan 1 lira ücret alan bir memleketten geliyorum.
Tahmin edilebiliyor mu şaşkınlığım?
Gerçi şaşkınlığım sadece insanlara, burdaki hayat tarzlarına falan değil. İnsanlarımdan kilometrelerce uzakta olmam istediğim zaman atlayıp bir otobüse görmeye gidemeyecek kadar uzakta olmak çok ilginç bir duyguymuş. Abrantes'in daracık-tatlı sarı lambalı sokaklarını gece vakti seyrederken kafamı kaldırdıp dolunayı gördüğümde ''Bundan bizde de var lan, aynı aya mı bakıyoruz şimdi biz? Şu an bakıyor muyuzdur? Aynı anda?''
Fazla düşünmemem gerek.. Yeni bir döneme giriyorsak madem dün gece de benim miladım olsun.. İkinci yarının başlangıcı olsun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder