25 Ekim 2015 Pazar

Üzgünüm


 Uzun süredir hissettiğim bir durumu 140 karaktere sığmayacağını düşündüğüm için internet aleminde bir  tweet yerine bir sayfa daha yer kaplıyorum bunun için şimdiden üzgünüm.
Bu sayfayı okuyorsanız zamanınızı bir tweetten fazla çaldığım için üzgünüm.

Zaman demişken, partili/kahveli, sevgilili/dostlu,  nişanlı/düğünlü, Avrupalı/Amerikalı fotoğraflara zaman ayırmayıp facebook'u sadece yabancı arkadaşlarla iletişime girmek için kullandığım için de üzgünüm. Geçirdiğim zamanı, hayatımı buralara sığdıracak ya da başkalarının hayatını bu kadar merak edecek kadar değersiz bulmadığım için üzgünüm.
Bu görüşümü anlayamayan dostlarım için çok daha üzgünüm.

Bazen gerçekten çağ dışı hissediyorum kendimi. Bazen ekstra bir çaba sarfediyorum onlardan olmak için. Görüldüğü gibi kendimi bir Amish de ilan etmiyorum ama yapamıyorum (!) üzgünüm.
Ne fotoğraflara bakıp imreniyorum ne de milleti imrendirmek için çaba harcıyorum.
Üzgünüm yurtdışına son 2-3 yılda fazla çıktım bunu internet alemine sayfa sayfa ilan etmedim. Çünkü ben ilan etmeden bile 'NE GEZDİN BE !' oldu, bir de gözüne gözüne soksam yerin dibine girmiştim.
ÇOK ÇOK üzgünüm,  üniversite hayatım boyunca çalışıp paramı Koton-Mango'ya harcamadım. Üzgünüm, paramı suyun 5 lira olduğu cafelerde harcayıp check-in yapmadım. Paramla yer gördüm, Erasmus yaptım, insan tanıdım. Paramla hayatımı değiştirdim üzgünüm. O para ben dışardayken de bitti ama yok ben gene de 'NE GEZDİM BE !'

Üzgün olduğum uyum sağlayamadığım daha birçok konu var ama sizin zamanınız da bence benim bu derdimden değersiz değil. Bilin sadece üzgünüm. Ama en çok da dikkat çekme çabasına girmeyip böyle bir yazıyı gerçekten hissederek yazdığım için üzgünüm. Umarım beni affedersiniz.

18 Ağustos 2015 Salı

Burdayım

Gitmedim gerçekten burdayım. Ben gene çalışmaya başladım da kafama estikçe daha çok yazarım.Bu arada geçen zamanda mezun olmamın da verdiği bir pskoloji olsa gerek, yeni kararlar aldım. Bunları da şu hiç okunmayan bloguma yazmak istiyorum.  
Yazarsam yaparım.

Şimdi mezun olmuş ne yapacam lan kafalarındayken karar verdim mesela;
- Gitar öğrenmem lazım. 
- Yeni bir dile girişmem lazım ki bu tabi ki Portekizce olacak. ( Oldu da ilk kurum bitti. :)
- Vlogger olacam bu konuda kararlıyım. 

Tüm bu yeni başlayan avare hayatıma kasımdan sonra gireceğim. Şansım yaver giderse daha mutlu olduğum bir yerde olacam ve e-günlük yazıp ölümsüzleştirecem.


Bayılıyorum kendi kendime konuşmaya.
İşte çok sıkılıyom napiyim.

Ağustos 2015





12 Haziran 2015 Cuma

5 Senelik Üniversite Hayatımın Özeti

Üniversiteye başladığım ilk sene lanet ederek mezun olacağımı düşünüyordum. Olmadı... Okulu çok sevdiğimden, bana inanılmaz bir eğitim verdiğinden, kültürüme kültür kattığından değil tabi ki. Çünkü okuldan nefret etme sebeplerim, okulu sevme sebeplerimden çok daha fazla. Bunun nedeni tamamen 2. sınıfa doğru artık pes etmemle alakalı. 500 bilmem kaç senelik üniversite abiiii... Kendi düzelememiş, ben mi düzeltecem ?

Okulun bana verdiği o yüzlerce insanın içerisinden parmakla sayılır dost edindim. Dost olarak saymadığım ama olur ya aynı ortamdasın-konuşmak zorundasın diye sıfatlandırdığım arkadaşlar daha fazla oldu. Bir de kankaya bağlamadığım için pişman olduğum birkaç 'cool' insan vardı bu kadar. (Zaten twitter'da bir numaralı stalker'ım olduğu için bu satırları da okuduğuna eminim.)


Bir de onlarca hoca içerisinden 4 isim çıkarabildim. Battal Hoca- İlkay Hoca - Gülin Hoca - Ahsen hoca. Herbiri mutlaka bir şey kattı hayatıma. 

Ahsen Hoca ile sohbetim bile yoktur. Eğitim verme şekli - sınav yapma şekli - hatta derste anlattığı kadarıyla anneliğine bile hayranım. 
Gülin Hoca'nın her öğrenciyle tek tek ilgilenebilme yeteneği.. çok tatlı.. (Yani sizi bilmem benle ilgileniyordu -_- ). Istediğim referans mektubunu izinli günü olmasına rağmen zaman ayırıp imzalaması daha da tatlı. Evet çünkü burs aldım hah !
Battal Hoca ile İlkay hocayı sevme sebebim aynı. İkisi de tam 'Abi sinema mı ya ?' diye şüphelendiğim zamanda çıkıp 'Yaparsın sen' dediler. Bilmiyorum ne kadar yapabildim ama İlkay Hoca'nın facebook hesabında isimlerimizi etiketleyip çektiğimiz film için sizinle gurur duyuyorum yazısını okuğum an saniyesiyle aklımda. Ne ağladım ya sanki Cannes'da aday olduk.
Kısacası beni güzel gaza getirdiler... yani desteklediler demek istedim.

Teşekkürler güzel insanlar.

(O Gerzek şişman hocadan da nefret ediyorum.)

Şu ilginç köklü okulda 3 tane aynı günde aynı saatte sınava mı girmedim... Çekilen bir kısa filmde oynadım diye adım 'Bay Cipsteki Kız' mı olmadı... Beni sırf bunun için Taksim'de çeviren oldu be ! 


Son sözümü söylemeye yakın belirteyim.. 

Duvarlarda kopyalar arasında gördüğünüz o ilginç harfler benim Ermenice yazdığım kopyalar. Onlar da benden size mirastır. (BOYANDI)

Üniversite ile ilgili bir yazı yazdığımda bunu en son şu duygularımla kapatırım. Bana İstanbul Üniversitesi dediklerinde bir kelime gelecek aklıma. 'Erasmus'. Ahh o anlaşmayı kim Portekiz ile yapmışsa...O üniversitenin altına kim imza atmışsa... Hatta son dakika İtalya'yı seçtiği için beni Portekiz'e gitmek 'zorunda kılan' bir diğer Erasmus öğrencisi her kimse.... Onların ELİNİ ÖPÜP BAŞIMA KOYAYIM HE Mİ !



Hoşçekal İstanbul Üniversitesi

Pek de özlemeyecem...