Lizbon havalimanını Portekiz'deki 2. adresim olarak kabul ediyorum. Burda yatıp kalkmaya alıştım. Nerde rahat koltuk var - nerde priz var.. Check-in'ler, Gate'ler, rötarlar, pilotlar - hostesler benden sorulacak..
Hazır gene öldürecek vaktim varken, oturup dünkü duygu değişimini anlatayım hele..
Her zamanki gibi gecenin ilerleyen saatlerine doğru 'Are you coming with us?' diye soruldu. Dedim hadi geliyim son gece sayılır. ( Bir gün sonra yolculuk var diye..) Bunlar simsiyah giyindiler, şık gösterişli, pelerinli filan. Okuldaki ilk yılı olanlara eziyet etme törenlerini yapmak üzere yola çıktılar. Aylar geçti hala tek sıraya sokup bağırttırıyorlar, gögüslerine de köpek tasması gibi ad-soyad ve ne okuduklarını yazdırıyorlar.
Görseniz ne kadar ciddiye alınıyor, yapılan eziyetler. Sabah birlikte kahve içen arkadaşlar, akşam dize çöktürüyorlar. Hakaretlere uğruyorlar, kabul edilmesi için her dediklerini yapmak zorundalar. Çok da zevk alıyorlar. gülüp eğleniyor her iki taraf da..
Gerçekten çok ilginç şehrin ortasında bu tür olayların olması. Ben de turist misali sürekli fotoğraf çekip duruyorum.
Hep beraber (yaklaşık 50 kişi) camsız bir minibüse bindirildik. Adam bilerek hayvan gibi kullanıyordu. Karanlıkta nefessiz ordan nasıl sağ çıktım ben de bilmiyorum..
Nehir kenarından bara gidildi. Çantamızdan, pelerinimizden evden getirilen birçok içkiyle gece başladık.. Garson gördüğünde 'aa çok ayıp'' dermiş gibi bakıyor. Sen de 5 saniye ortadan kaldırıp, sonra tekrar içmeye koyuluyorsun.
Her zaman olduğu gibi 5 kuruş harcamadan kafa oldum. Hah.. Bu Napoli'de, Ghent'de, Lizbon'da olmamam için en güzel nedenlerden sadece biri.. :)
Burada insanlar eldeki kısıtlı imkanlarla eğlencenin doruğu nasıl zorlanır iyi biliyorlar. Özellikle ev arkadaşlarımın bu konuda expert olduklarını düşünüyorum. Her biri bir diğerinden değerli.. iyi geliyorlar bana. Bana değer,güven, ilgi gösteriyorlar. Bir o kadar da düşünceliler. işte dün gece bunları düşündüm. İstanbul'da en son o kadar kötü ayrıldım ki bu bir tür hediye olmalıydı bana..
Yıldızlar dopdoluydu. Kumsalda uzanmış onlara bakıp mutluluğumun farkına vardım.. Vardım ki..
Hass...
Bu kadar da güzel olmaması gerekiyor buranın Kayane kendine gel..Ocak'ta dönüyorsun. Sakın bağlanma masallarına girme..
Sanırım geç kaldım bunu söylemek için. 2 Haftalığına Portekiz'de olamayacam diye otobüsteki tavırlarım görülmeye değerdi. Kulakta en sevdiğim Portekizce şarkı (bkz: aşağada paylaşmıştım ev halkıyla), bir duygu selleri falan.
Zor olacak Ocak.. Bu şimdiden belli..
Hazır gene öldürecek vaktim varken, oturup dünkü duygu değişimini anlatayım hele..
Her zamanki gibi gecenin ilerleyen saatlerine doğru 'Are you coming with us?' diye soruldu. Dedim hadi geliyim son gece sayılır. ( Bir gün sonra yolculuk var diye..) Bunlar simsiyah giyindiler, şık gösterişli, pelerinli filan. Okuldaki ilk yılı olanlara eziyet etme törenlerini yapmak üzere yola çıktılar. Aylar geçti hala tek sıraya sokup bağırttırıyorlar, gögüslerine de köpek tasması gibi ad-soyad ve ne okuduklarını yazdırıyorlar.
Görseniz ne kadar ciddiye alınıyor, yapılan eziyetler. Sabah birlikte kahve içen arkadaşlar, akşam dize çöktürüyorlar. Hakaretlere uğruyorlar, kabul edilmesi için her dediklerini yapmak zorundalar. Çok da zevk alıyorlar. gülüp eğleniyor her iki taraf da..
Gerçekten çok ilginç şehrin ortasında bu tür olayların olması. Ben de turist misali sürekli fotoğraf çekip duruyorum.
Hep beraber (yaklaşık 50 kişi) camsız bir minibüse bindirildik. Adam bilerek hayvan gibi kullanıyordu. Karanlıkta nefessiz ordan nasıl sağ çıktım ben de bilmiyorum..
Nehir kenarından bara gidildi. Çantamızdan, pelerinimizden evden getirilen birçok içkiyle gece başladık.. Garson gördüğünde 'aa çok ayıp'' dermiş gibi bakıyor. Sen de 5 saniye ortadan kaldırıp, sonra tekrar içmeye koyuluyorsun.
Her zaman olduğu gibi 5 kuruş harcamadan kafa oldum. Hah.. Bu Napoli'de, Ghent'de, Lizbon'da olmamam için en güzel nedenlerden sadece biri.. :)
Burada insanlar eldeki kısıtlı imkanlarla eğlencenin doruğu nasıl zorlanır iyi biliyorlar. Özellikle ev arkadaşlarımın bu konuda expert olduklarını düşünüyorum. Her biri bir diğerinden değerli.. iyi geliyorlar bana. Bana değer,güven, ilgi gösteriyorlar. Bir o kadar da düşünceliler. işte dün gece bunları düşündüm. İstanbul'da en son o kadar kötü ayrıldım ki bu bir tür hediye olmalıydı bana..
Yıldızlar dopdoluydu. Kumsalda uzanmış onlara bakıp mutluluğumun farkına vardım.. Vardım ki..
Hass...
Bu kadar da güzel olmaması gerekiyor buranın Kayane kendine gel..Ocak'ta dönüyorsun. Sakın bağlanma masallarına girme..
Sanırım geç kaldım bunu söylemek için. 2 Haftalığına Portekiz'de olamayacam diye otobüsteki tavırlarım görülmeye değerdi. Kulakta en sevdiğim Portekizce şarkı (bkz: aşağada paylaşmıştım ev halkıyla), bir duygu selleri falan.
Zor olacak Ocak.. Bu şimdiden belli..
10 Ekim 2013
Perşembe - Lizbon
Perşembe - Lizbon
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder